Diyanetin Fethullah Gülen Raporuna Dair / 2019 Şubat
Feb 5, 2019 ·
16m 36s
Download and listen anywhere
Download your favorite episodes and enjoy them, wherever you are! Sign up or log in now to access offline listening.
Description
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın raporunu okurken, bu ihtimalleri sorgulayarak değerlendirme yapmak oldukça önemli. Hatip ne diyor? Onu kendine göre söyletmek isteyen ne çıkarıyor? Meşhur Farsça beytin tam yeri: “Men çe gûyem,...
show more
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın raporunu okurken,
bu ihtimalleri sorgulayarak değerlendirme
yapmak oldukça önemli. Hatip ne diyor? Onu
kendine göre söyletmek isteyen ne çıkarıyor?
Meşhur Farsça beytin tam yeri: “Men çe gûyem,
tenburem çe zened?” (Ben hangi havadayım,
tamburum ne havada? Benim söylediğim nerede,
karşımdakinin anladığı nerede?)
50 yıldan fazla bir zamandan beri konuşan,
ülkemizin her tarafında konuştukları, yazdıkları
izlenen muhterem Fethullah Gülen’in dedikleri
pekiyi anlaşılmış olduktan sonra, faşist
bir yönetimin propagandasıyla sun’i bir ortam
meydana getirildi. “Biz elli senedir işitme, görme
ve anlama engellisiymişiz. Şimdi seni yeniden
dinlemek ve duymak istediğimiz bir takım
yanlışlarını bulmak istiyoruz” vesvesesi üflendi.
Evet, bu rapor hadisesi bundan ibarettir. İslam’a
bağlılığı gün gibi aşikâr bir zatı İslam dışı
göstermek kolay olmadığından, hazırlatılan rapor
tutarsız söz yığınından ibaret olmuştur. Bu
metni Din İşleri Yüksek Kurulu’nun hazırlama
ihtimali bence oldukça zayıftır. Zira onlar yeterince
tanıdıkları bu zatta İslam dışı fikirleri
bulmanın pek kolay olmadığını bildiklerinden,
yeni yetme birkaç raportöre verilen talimatla
alelacele hazırlatılmış ve siyasi otoritenin emri
ile imzalatılmıştır.
Böyle olunca, girişte sunduğum 10 merhaleden
beşinci ihtimal devreye girmiş ve muhatap,
söyleneni değil de bulmak istediklerini yazmış.
Önyargı ile İslam, ilim ve takva beldesinin kapısı
Hz. Ali radıyallahu anhı, hakem kabul ettiğinden
dolayı mahkûm eden Haricî kafa: “Kur’an,
‘Allah’tan başka Hakem aramak olmaz’ diyor
(En’âm, 6/114). Sen ise ona muhalif davrandın”
dediler. O: “Bu, yanlış maksat için kullanılan
doğru bir söz! Dediğiniz doğru, Allah’tan başka
gerçek Hakem olmaz. Fakat O, hükmünü
Kur’an’da bildirdi. Kur’an bir kitap olarak kendisi
bu hükmü uygulayamaz. Onu insanlardan
birinin uygulaması gerekir. Benim yaptığım da
bundan ibaret” dedi.2 Fakat ne çare, Haricî kafa
düşünmedi. Dinden çıktı diye Hz. Ali gibi, Hz.
Peygamber’in (aleyhissalâtü vesselâm) övgülerine
mazhar olmuş pek büyük bir ilim ve takva âbidesini
katletti. Onu vuran zalim kılıç, maalesef
günümüze kadar da kınına girmedi. Hâlbuki o
hazret, kendisine kılıç çekenler hakkında mürted
dememiş, “Bize karşı çıkan din kardeşlerimiz”
demişti. Müslümanlığına delil olan biri
hakkında “İslam dışına çıktı” demenin vebalini
iyi bilirdi.
Bu konu ile ilgili ayet-i kerimeleri ve Peygamber
Efendimiz aleyhissalâtü vesselâmın
hadis-i şeriflerini değerlendiren fukaha-i kiram:
“Bir meselede doksan dokuz ihtimal küfre
ve bir ihtimal de küfür olmadığına olursa, küfürde
olmamak suretiyle fetva vermek gerekir”
diye hükmetmişlerdir.3 Hem İmam-ı Âzam Ebû
Hanife’nin kapı gibi ölçüsünü unutmayalım:
“Kişi İslam’a hangi kapıdan girmişse o kapıdan
çıkar.”4
İmam Tahâvî (ö. 321/933) Ehl-i Sünnet akidesini
toplayan meşhur eserinin Giriş’inde şöyle
der: “Bu kitap, İmam Ebû Hanife, Ebû Yusuf ve
Muhammed Şeybanî gibi fakihlere göre -Allah
hepsinden razı olsun- Ehl-i Sünnet akidesini
beyan etmektedir.5 Tahâvî metinde de onların
akidesini şöyle ifade eder: “Kişi imana nereden
girmişse ancak onu inkâr etmekle oradan
çıkar.”6 Görüldüğü gibi, bu da farklı lafızla tamamen
aynı mânâyı beyan etmektedir. Yani
kelime-i şehadet ile Allah’ı Rab, Hz. Muhammed’i
(sallallâhu aleyhi ve sellem) onun elçisi kabul
etmekle kişi İslam’a girer, ancak bunu inkâr etmekle
o binadan çıkar. Bu kapı gibi ölçüyü görmezden
gelen, kişiyi paketleyip balkondan yere
sarkıtmaya kalkarsa bu iş geçerli olmaz, ama
buna girişen, balkondan düşebilir. Kimsenin de
bu duruma düşmesini temenni etmem.
show less
bu ihtimalleri sorgulayarak değerlendirme
yapmak oldukça önemli. Hatip ne diyor? Onu
kendine göre söyletmek isteyen ne çıkarıyor?
Meşhur Farsça beytin tam yeri: “Men çe gûyem,
tenburem çe zened?” (Ben hangi havadayım,
tamburum ne havada? Benim söylediğim nerede,
karşımdakinin anladığı nerede?)
50 yıldan fazla bir zamandan beri konuşan,
ülkemizin her tarafında konuştukları, yazdıkları
izlenen muhterem Fethullah Gülen’in dedikleri
pekiyi anlaşılmış olduktan sonra, faşist
bir yönetimin propagandasıyla sun’i bir ortam
meydana getirildi. “Biz elli senedir işitme, görme
ve anlama engellisiymişiz. Şimdi seni yeniden
dinlemek ve duymak istediğimiz bir takım
yanlışlarını bulmak istiyoruz” vesvesesi üflendi.
Evet, bu rapor hadisesi bundan ibarettir. İslam’a
bağlılığı gün gibi aşikâr bir zatı İslam dışı
göstermek kolay olmadığından, hazırlatılan rapor
tutarsız söz yığınından ibaret olmuştur. Bu
metni Din İşleri Yüksek Kurulu’nun hazırlama
ihtimali bence oldukça zayıftır. Zira onlar yeterince
tanıdıkları bu zatta İslam dışı fikirleri
bulmanın pek kolay olmadığını bildiklerinden,
yeni yetme birkaç raportöre verilen talimatla
alelacele hazırlatılmış ve siyasi otoritenin emri
ile imzalatılmıştır.
Böyle olunca, girişte sunduğum 10 merhaleden
beşinci ihtimal devreye girmiş ve muhatap,
söyleneni değil de bulmak istediklerini yazmış.
Önyargı ile İslam, ilim ve takva beldesinin kapısı
Hz. Ali radıyallahu anhı, hakem kabul ettiğinden
dolayı mahkûm eden Haricî kafa: “Kur’an,
‘Allah’tan başka Hakem aramak olmaz’ diyor
(En’âm, 6/114). Sen ise ona muhalif davrandın”
dediler. O: “Bu, yanlış maksat için kullanılan
doğru bir söz! Dediğiniz doğru, Allah’tan başka
gerçek Hakem olmaz. Fakat O, hükmünü
Kur’an’da bildirdi. Kur’an bir kitap olarak kendisi
bu hükmü uygulayamaz. Onu insanlardan
birinin uygulaması gerekir. Benim yaptığım da
bundan ibaret” dedi.2 Fakat ne çare, Haricî kafa
düşünmedi. Dinden çıktı diye Hz. Ali gibi, Hz.
Peygamber’in (aleyhissalâtü vesselâm) övgülerine
mazhar olmuş pek büyük bir ilim ve takva âbidesini
katletti. Onu vuran zalim kılıç, maalesef
günümüze kadar da kınına girmedi. Hâlbuki o
hazret, kendisine kılıç çekenler hakkında mürted
dememiş, “Bize karşı çıkan din kardeşlerimiz”
demişti. Müslümanlığına delil olan biri
hakkında “İslam dışına çıktı” demenin vebalini
iyi bilirdi.
Bu konu ile ilgili ayet-i kerimeleri ve Peygamber
Efendimiz aleyhissalâtü vesselâmın
hadis-i şeriflerini değerlendiren fukaha-i kiram:
“Bir meselede doksan dokuz ihtimal küfre
ve bir ihtimal de küfür olmadığına olursa, küfürde
olmamak suretiyle fetva vermek gerekir”
diye hükmetmişlerdir.3 Hem İmam-ı Âzam Ebû
Hanife’nin kapı gibi ölçüsünü unutmayalım:
“Kişi İslam’a hangi kapıdan girmişse o kapıdan
çıkar.”4
İmam Tahâvî (ö. 321/933) Ehl-i Sünnet akidesini
toplayan meşhur eserinin Giriş’inde şöyle
der: “Bu kitap, İmam Ebû Hanife, Ebû Yusuf ve
Muhammed Şeybanî gibi fakihlere göre -Allah
hepsinden razı olsun- Ehl-i Sünnet akidesini
beyan etmektedir.5 Tahâvî metinde de onların
akidesini şöyle ifade eder: “Kişi imana nereden
girmişse ancak onu inkâr etmekle oradan
çıkar.”6 Görüldüğü gibi, bu da farklı lafızla tamamen
aynı mânâyı beyan etmektedir. Yani
kelime-i şehadet ile Allah’ı Rab, Hz. Muhammed’i
(sallallâhu aleyhi ve sellem) onun elçisi kabul
etmekle kişi İslam’a girer, ancak bunu inkâr etmekle
o binadan çıkar. Bu kapı gibi ölçüyü görmezden
gelen, kişiyi paketleyip balkondan yere
sarkıtmaya kalkarsa bu iş geçerli olmaz, ama
buna girişen, balkondan düşebilir. Kimsenin de
bu duruma düşmesini temenni etmem.
Information
Author | Çağlayan Dergisi |
Organization | Çağlayan Dergisi |
Website | - |
Tags |
Copyright 2024 - Spreaker Inc. an iHeartMedia Company