27 OCT 2022 · Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, az iken, uz iken.
Bir gün bir ceviz ağacı göründü gözüme; yalanım yok, inanmayın sözüme, ağaç da ağaç mı ki.
Kökü var, budağı yok; dalı var, yaprağı yok; üstündeki cevizin de adı var, tadı yok!
Taş attım, değmedi; kuş attım, değmedi, değmedi ya.
Ağacın başı da koskoca bir tarla oldu sana!
Kimi dedi; Tuz ek! Kimi dedi; Karpuz ek!
Bu lafları duydum, bu teflere uydum, tutup karpuz ektim.
Ektim ama ne ektiğim yeşerdi geldi; ne diktiğim güverdi gitti.
Velâkin öyle bir karpuz bitti, öyle bir karpuz bitti ki, alâmet mi dedin alâmet!
Bin dev yese bitiremez; bin deve gelse götüremez.
Dilim dilim dileyim bari dedim, başladım kesmeye.
Ha babam ha, daha daha, bir daha, derken bıçağım içine kaçmasın mı?
İlâhi evin, köyün yıkılsın karpuz!
Ağzımı soktum, alamadım; gözümü soktum, bulamadım.
Baktım olacak gibi, duracak gibi değil; getirdim bir biçimine, kendim girdim içine.
Tamam yedi yıl, yedi ay aradım, olmadı; derdim, çilem bir türlü bitip dolmadı.
Ne bıçağımı bulabildim, ne elimi.
Açıldım deryalara, denize; gayri ne selâm, ne kelâm; öylesi, böylesi kof cevize!
Bin kantar akıl ister, şu masalı seçmeye.