Chasing Balloons: An Unexpected Journey in Cappadocia
Sign up for free
Listen to this episode and many more. Enjoy the best podcasts on Spreaker!
Download and listen anywhere
Download your favorite episodes and enjoy them, wherever you are! Sign up or log in now to access offline listening.
Chasing Balloons: An Unexpected Journey in Cappadocia
This is an automatically generated transcript. Please note that complete accuracy is not guaranteed.
Chapters
Description
Fluent Fiction - Turkish: Chasing Balloons: An Unexpected Journey in Cappadocia Find the full episode transcript, vocabulary words, and more: https://www.fluentfiction.org/chasing-balloons-an-unexpected-journey-in-cappadocia/ Story Transcript: Tr: Elif'in kalbi heyecanla atıyordu. En: Elif's...
show moreFind the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.org/chasing-balloons-an-unexpected-journey-in-cappadocia
Story Transcript:
Tr: Elif'in kalbi heyecanla atıyordu.
En: Elif's heart was pounding with excitement.
Tr: Başka bir yaz daha geçmişti, ama o sıkışmış gibi hissediyordu.
En: Another summer had passed, but she felt stuck.
Tr: Rutin hayat, stres ve İstanbul'un koşturmacası sıkıcı hale gelmişti.
En: The routine life, stress, and hustle of Istanbul had become tiresome.
Tr: Kurban Bayramı geçmiş, aile ziyaretleri tamamlanmıştı, ama Elif biraz kaçmak istiyordu.
En: The Feast of Sacrifice had passed, family visits were completed, yet Elif wanted a little escape.
Tr: Mehmet, Elif'in kuzeni, İstanbul'dan gelmişti onu ziyarete.
En: Mehmet, Elif's cousin, had come to visit her from Istanbul.
Tr: Mehmet temkinliydi, her zaman planlıydı.
En: Mehmet was cautious and always planned things out.
Tr: Elif'in "Haydi, hemen bir yolculuğa çıkalım," dediğinde, ilk tepkisi şaşkınlık olmuştu.
En: When Elif said, "Let's go on a trip right away," his initial reaction was surprise.
Tr: "Ama nereye?"
En: "But to where?"
Tr: diye sormuştu Mehmet.
En: Mehmet asked.
Tr: Elif'in gözleri parladı.
En: Elif's eyes lit up.
Tr: "Kappadokya'ya!
En: "To Cappadocia!
Tr: Balonları görmeye!"
En: To see the balloons!"
Tr: dedi.
En: she said.
Tr: Mehmet biraz tereddüt etti.
En: Mehmet hesitated a bit.
Tr: Aileye geri dönmeleri gerekiyordu.
En: They needed to return to the family.
Tr: Ancak Elif'in kararlılığı onu da meraklandırdı.
En: However, Elif's determination piqued his curiosity too.
Tr: Yola çıktılar, araba Kapadokya'nın rüzgârlı yollarında ilerlerken, çevredeki peri bacaları ve antik kaya evleri karşısında büyülendiler.
En: They set out on the road; as the car advanced along the windy paths of Cappadocia, they were enchanted by the fairy chimneys and ancient rock houses around them.
Tr: Gökyüzü açılmıştı, mevsim sonbahardı ve manzara gerçekten nefes kesiciydi.
En: The sky had cleared, it was fall, and the landscape was truly breathtaking.
Tr: Zaman kısıtlıydı, ve Mehmet biraz endişeliydi.
En: Time was limited, and Mehmet was a bit worried.
Tr: "Eğer bir aksilik çıkarsa, geç kalırız," dedi.
En: "If something goes wrong, we'll be late," he said.
Tr: Elif güldü.
En: Elif laughed.
Tr: "Bazen anı yaşamalısın," dedi.
En: "Sometimes you have to live in the moment," she replied.
Tr: Mehmet istemeye istemeye kabul etti, çünkü o da biraz farklı bir şeyler yaşamak istiyordu.
En: Mehmet reluctantly agreed, as he also wanted to experience something different.
Tr: Fakat tam balonlar havalanmak üzereyken, bulutlar bir araya toplandı ve gökyüzü kararmaya başladı.
En: But just as the balloons were about to take off, clouds gathered, and the sky began to darken.
Tr: Bir fırtına patladı.
En: A storm erupted.
Tr: Rüzgar şiddetlendi, yağmur başladı.
En: The wind intensified, and the rain began to pour.
Tr: Mehmet'in sabrı tükenmeye başlamıştı.
En: Mehmet's patience was wearing thin.
Tr: "Belki dönmeliyiz," dedi.
En: "Maybe we should go back," he said.
Tr: Ama Elif inatçıydı.
En: But Elif was stubborn.
Tr: "Biraz bekleyelim," diye ısrar etti.
En: "Let's wait a bit," she insisted.
Tr: Ve beklediler.
En: And they waited.
Tr: Fırtına çabuk geçti.
En: The storm passed quickly.
Tr: Gökyüzü tekrar açıldı ve şafak vaktinde gökyüzü rengârenk balonlarla doldu.
En: The sky cleared again, and at dawn, the sky was filled with colorful balloons.
Tr: Her iki kuzen de gözlerine inanamadı.
En: Both cousins couldn’t believe their eyes.
Tr: Hem Elif hem de Mehmet manzaranın güzelliği karşısında büyülenmişti.
En: Both Elif and Mehmet were captivated by the beauty of the scene.
Tr: Elif, anı yakalamanın ne kadar önemli olduğunu anladı.
En: Elif realized how important it is to seize the moment.
Tr: Mehmet ise, bazen planlardan sapmanın güzel sürprizler getirebileceğini öğrendi.
En: Meanwhile, Mehmet learned that diverging from plans could bring delightful surprises.
Tr: İkisinin de yüreğinde farklı bir ışık belirdi.
En: A different light appeared in both of their hearts.
Tr: Artık hem özgür hem de anı dolu bir dönüş yolculuğu onları bekliyordu.
En: Now a return journey filled with freedom and memorable moments awaited them.
Vocabulary Words:
- pounding: atıyordu
- excitement: heyecanla
- stuck: sıkışmış
- routine: rutin
- hustle: koşturmacası
- tiresome: sıkıcı
- escape: kaçmak
- cautious: temkinli
- reluctantly: istemeye istemeye
- advanced: ilerlerken
- enchanted: büyülendiler
- breathtaking: nefes kesiciydi
- limited: kısıtlı
- worried: endişeliydi
- diverging: sapmanın
- delightful: güzel
- intensified: şiddetlendi
- patience: sabır
- stubborn: inatçı
- insisted: ısrar etti
- captivated: büyülenmişti
- determination: kararlılığı
- curiosity: meraklandırdı
- dawn: şafak
- gathered: toplandı
- unexpected: aksilik
- seize: yakalamanın
- freedom: özgür
- memorable: anı dolu
- landscape: manzara
Information
Author | FluentFiction.org |
Organization | Kameron Kilchrist |
Website | www.fluentfiction.org |
Tags |
Copyright 2024 - Spreaker Inc. an iHeartMedia Company