Transcribed

Transforming Friendship: A Summer Shopping Adventure

Jul 19, 2024 · 18m 42s
Transforming Friendship: A Summer Shopping Adventure
Chapters

01 · Main Story

1m 42s

02 · Vocabulary Words

14m 54s

Description

Fluent Fiction - Turkish: Transforming Friendship: A Summer Shopping Adventure Find the full episode transcript, vocabulary words, and more: https://www.fluentfiction.org/transforming-friendship-a-summer-shopping-adventure/ Story Transcript: Tr: Deniz, mağazaların kapılarının önünde duran indirim işaretlerine...

show more
Fluent Fiction - Turkish: Transforming Friendship: A Summer Shopping Adventure
Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.org/transforming-friendship-a-summer-shopping-adventure

Story Transcript:

Tr: Deniz, mağazaların kapılarının önünde duran indirim işaretlerine gözlerini dikti.
En: Deniz stared at the discount signs in front of the store doors.

Tr: Alışveriş merkezindeki kalabalıktan hoşlanmıyordu ama bugün bir istisna yapacaktı.
En: She didn’t enjoy the crowds in the shopping mall, but today she would make an exception.

Tr: “Zeynep, hadi şu hediyeyi bulalım,” dedi.
En: “Zeynep, let’s find that gift,” she said.

Tr: Zeynep, neşeyle Deniz'in koluna girdi.
En: Zeynep cheerfully linked arms with Deniz.

Tr: “Eğlenceli olacak, Deniz! Hem birlikteyiz ya,” dedi.
En: “It’s going to be fun, Deniz! Plus, we're together,” she said.

Tr: Alışveriş merkezi, yaz indirimleri nedeniyle dopdoluydu.
En: The shopping mall was packed because of the summer sales.

Tr: Mağazaların içinden kahkaha sesleri ve sohbetler yükseliyordu.
En: Laughter and conversations were rising from inside the stores.

Tr: Deniz, belirli bir bütçeye sadık kalmak isterken Zeynep, her mağazayı gezmek istiyordu.
En: While Deniz wanted to stick to a specific budget, Zeynep wanted to visit every store.

Tr: Deniz, ne kadar temkinli ve düzenli olduğunu düşündü ve Zeynep'in tam tersi olduğunu fark etti.
En: Deniz thought about how meticulous and organized she was and realized Zeynep was her complete opposite.

Tr: Ama Zeynep'in yanında olmak onu biraz gevşetiyordu.
En: But being around Zeynep relaxed her a bit.

Tr: İlk başta Deniz, Zeynep ile adım adım her mağazaya girmekte zorluk çekti.
En: At first, Deniz struggled to enter each store step by step with Zeynep.

Tr: Her durakta kalabalığın arasında kayboluyordu.
En: She kept getting lost in the crowd at every stop.

Tr: “Zeynep, bu çok zor. Odaklanamıyorum,” diye itiraf etti.
En: “Zeynep, this is very hard. I can't focus,” she admitted.

Tr: “Sadece birlikte eğlenelim. Hediye bulmak için acele etmeyelim,” dedi Zeynep gülümseyerek.
En: “Let's just have fun together. We don’t need to rush finding the gift,” Zeynep said with a smile.

Tr: Deniz, Zeynep'in özgürlüğüne ve neşesine hayran kaldı ama hala endişeliydi.
En: Deniz admired Zeynep’s free spirit and joy, but she was still worried.

Tr: Bir süre sonra, Deniz başını salladı.
En: After a while, Deniz nodded.

Tr: “Tamam Zeynep, senin peşinden gideceğim. Bana rehberlik et,” dedi.
En: “Okay, Zeynep, I’ll follow your lead. Guide me,” she said.

Tr: Zeynep, ona güven veren bir bakışla karşılık verdi.
En: Zeynep responded with a reassuring look.

Tr: “Merak etme, Deniz. Hem eğleneceğiz hem de hediye bulacağız,” dedi.
En: “Don’t worry, Deniz. We’ll both have fun and find the gift,” she said.

Tr: Onlar birçok mağaza gezdi.
En: They visited many stores.

Tr: Deniz, bazen yoruldu ama Zeynep'in coşkusu moralini yüksek tuttu.
En: Sometimes Deniz got tired, but Zeynep’s enthusiasm kept her spirits high.

Tr: Neredeyse bir saat geçmişti ki, Deniz iyice yoruldu.
En: Almost an hour had passed when Deniz got really tired.

Tr: “Zeynep, lütfen duralım. Çok yoruldum,” dedi.
En: “Zeynep, please let’s stop. I’m very tired,” she said.

Tr: “Tamam, şu mağaza son olsun. Sonra biraz dinleniriz,” dedi Zeynep.
En: “Okay, let this store be the last one. Then we’ll rest a bit,” Zeynep said.

Tr: Bu mağaza, Zeynep'in favori butiklerindendi ama Deniz için sıradandı.
En: This store was one of Zeynep’s favorite boutiques but ordinary for Deniz.

Tr: İçeri girdiklerinde, Deniz'in gözüne bir hediye kutusu çarptı.
En: When they entered, Deniz’s eyes caught sight of a gift box.

Tr: “Bu mükemmel olacak!” dedi heyecanla.
En: “This will be perfect!” she said excitedly.

Tr: Zeynep de kutuyu onayladı.
En: Zeynep also approved of the box.

Tr: “Harika bir seçim! Hem de indirimde,” dedi gülerek.
En: “Great choice! And it’s on sale,” she said, laughing.

Tr: Birkaç dakika içinde hediye alınmıştı.
En: Within a few minutes, the gift was bought.

Tr: Deniz, Zeynep'e döndü, minnetle.
En: Deniz turned to Zeynep, grateful.

Tr: “Teşekkür ederim Zeynep. Bu deneyim benim için çok değerliydi,” dedi.
En: “Thank you, Zeynep. This experience was very valuable to me,” she said.

Tr: Zeynep, kolunu onun omzuna attı.
En: Zeynep put her arm around Deniz’s shoulders.

Tr: “Deniz, seninle birlikte olmak her zaman eğlenceli. Hem biz de hediye bulduk, ne güzel!”
En: “Deniz, it’s always fun being with you. And we found the gift, how nice!”

Tr: Alışveriş merkezinden çıkarken Deniz, yaz güneşinin altında Zeynep'in cesur ve rahat tavrını düşündü.
En: As they left the shopping mall, Deniz thought about Zeynep’s bold and relaxed manner under the summer sun.

Tr: O andan itibaren hayatında daha spontan ve daha az planlı olmaya karar verdi.
En: From that moment, she decided to be more spontaneous and less planned in her life.

Tr: Zeynep de Deniz'in sabrını ve dikkatliliğini takdir etti.
En: Zeynep also appreciated Deniz’s patience and attentiveness.

Tr: Onlar, yorgun ama mutlu, alışveriş merkezinden ayrıldılar ve buz gibi limonatalarını yudumlayarak günü sonlandırdılar.
En: They left the mall tired but happy, ending their day sipping ice-cold lemonades.

Tr: Bu yaz alışverişi, iki dostu daha da yakınlaştırmıştı.
En: This summer shopping trip had brought the two friends even closer.

Tr: Deniz ve Zeynep, birbirlerinin farklılıklarına saygı duymayı ve bunları birer güç olarak görmeyi öğrenmişlerdi.
En: Deniz and Zeynep had learned to respect each other's differences and see them as strengths.

Tr: Her ikisi de birbirlerinden çok şey öğrenmişti: denge ve sabır.
En: Both had learned a lot from each other: balance and patience.

Tr: Ve bu hikaye, her iki dostun da yeni bir şeyler keşfettiği, macera dolu bir günle son buldu.
En: And so, this story ended with an adventure-filled day where both friends discovered something new.


Vocabulary Words:
  • crowd: kalabalık
  • exception: istisna
  • gift: hediye
  • cheerfully: neşeyle
  • packed: dopdolu
  • summer sales: yaz indirimleri
  • budget: bütçe
  • meticulous: temkinli
  • organized: düzenli
  • relaxed: gevşetmek
  • struggled: zorluk çekmek
  • focus: odaklanmak
  • free spirit: özgür ruh
  • enthusiasm: coşku
  • tired: yorgun
  • ordinary: sıradan
  • approved: onaylamak
  • valuable: değerli
  • grateful: minnettar
  • spontaneous: spontan
  • patience: sabır
  • attentiveness: dikkat
  • adventure-filled: macera dolu
  • linked: koluna girmek
  • reassuring: güven veren
  • lead: rehberlik etmek
  • laughed: gülmek
  • sipping: yudumlamak
  • strengths: güçler
  • discover: keşfetmek
show less
Information
Author FluentFiction.org
Organization Kameron Kilchrist
Website www.fluentfiction.org
Tags

Looks like you don't have any active episode

Browse Spreaker Catalogue to discover great new content

Current

Podcast Cover

Looks like you don't have any episodes in your queue

Browse Spreaker Catalogue to discover great new content

Next Up

Episode Cover Episode Cover

It's so quiet here...

Time to discover new episodes!

Discover
Your Library
Search